Son yıllarda artan feminizm tartışmaları ve kadına yönelik şiddet vakaları hepimizi derin bir endişeye sevk ediyor. Ne yazık ki, bu tür vakalar giderek daha da fazlalaşıyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir durum, kadın cinayetlerinin ötesinde trajik bir hikaye sunuyor. Eşi tarafından kızıyla birlikte öldürülen genç kadın, daha önce çevresini ve ailesini “Sonum iyi olmayacak” diyerek uyarmıştı. Bu dramatik olay, sadece kaybedilen bireylerin değil, aynı zamanda toplumun genelindeki şiddet döngüsünün de acı bir yansıması.
Olay, küçük bir kasabada geçiyor. 30’lu yaşlarında çalışan bir anne olan Elif, eşinde son dönemlerde gözle görülür değişiklikler fark etmişti. Daha önce huzurlu bir yaşam süren çift, zamanla şiddetli tartışmalara ve kavgaya dönüşen bir ilişki yaşamaya başladı. Eşi, Elif’in en temel haklarını gaspetmeye başlamış, fiziksel ve psikolojik baskı uygulamaktan çekinmemişti. Elif, o korkunç geceden günler önce, arkadaşlarına ve aile üyelerine sık sık, “Sonum iyi olmayacak. Korkuyorum” şeklinde cümleler kurarak içindeki endişeyi dile getirmişti. Ancak herkesin hayatı kendine özgü iken, Elif’in bu uyarıları kimse tarafından ciddiye alınmadı.
O gece, küçük kızı Zeynep de yıllar geçtikçe birer birer anımsayacakları dehşete tanık oldu. Gözlerinin önünde, aslında korunması gereken annesi bir caninin hedefi haline gelmişti. Eşinin ısrarcı ve tehditkar tutumları sonucunda, Elif’in sonu hiç düşündüğü gibi olmadı. Eşinin kendisine uyguladığı şiddet, artık fiziksel bir sınırın ötesine geçmişti. Elde ettiği her bir zaferin arkasında kaybedilen bir can, Elif ve Zeynep için son derece yıkıcı sonuçlarla doluydu. Bu trajedi, kadın cinayetine dair görünen o kadar fazla unsur barındırıyordu ki, toplumsal bir çözüm için ne kadar acil olduğu açık bir şekilde gün yüzüne çıktı.
Elif'in ailesi, bu olay sonucunda kaybettikleri sevdiklerinin anısını yaşatmak üzere muhalif bir tavır almaya başladı. Kadının şiddet karşısında verdiği mücadele aslında yalnızca kendi hikayesinin değil, aynı zamanda tüm kadınların hikayesinin bir parçasıydı. Bu trajik olayın yaşanmasının ardından birçok kadın derneği, Elif ve Zeynep için özel anma etkinlikleri düzenlemeye karar verdi. Bu etkinlikler sadece Elif’in anısını yaşatmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal bilinçlenmeyi artırmayı da hedefliyordu.
Olayın ardından birçok sosyal medya hesabında yapılan paylaşımlar, kadın cinayetleri ve aile içi şiddet konusundaki duyarlılığı artırmış durumda. Bu tür olayların üzerinde daha fazla durulması gerektiği ve şiddetin her türlüsüne karşı durmanın ne kadar kıymetli olduğu üzerine toplum olarak düşünmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Eğitim politikalarının gözden geçirilmesi, medyanın pozitif bir dil kullanması ve kadınların güçlenmesi yönündeki girişimlerin desteklenmesi elzem hale gelmiştir. Elif, aslında sadece kendi hikayesini değil, tüm kadınların hikayelerini temsil ediyordu. Her kadın gibi o da bir hayat yaşamak, çocuklarına iyi bir gelecek sunmak ve huzurlu bir yaşam sürmek istemiştir.
Bu trajedi, aslında bizlere derinden seslenen bir çağrıydı. Kadına yönelik şiddetin durdurulması ve önlenmesi için daha fazla çalışmamız gerektiğini vurgulayan bir haber olarak dikkat çekmekteydi. Toplum olarak, Elif gibi kadınların feryatlarına kulak vermeli ve onlara destek olmalıyız. Kadınların sesi olarak Hayır demek, haklarını savunmak ve gücünü göstermek, bizim elimizde bir ayrıcalık değil, bir sorumluluktur. Unutmayalım ki, her kadının hayatı değerlidir ve her birinin arkasında bir hikaye yatar.