Modern hayatın hızlı temposu içinde gözlerden uzak kalan birçok zanaat dalı, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ancak bazıları, geçmişten gelen mirasları korumak için büyük bir özveriyle çalışıyor. İstanbul’un kalabalık bir sokağında, sadece 10 metrekarelik bir alanda faaliyet gösteren bir saat tamircisi, geçmişten günümüze uzanan hikayeleri yeniden hayata geçiriyor. Bu minik dükkan, sadece bir iş yeri değil, zamanın tanıklığı olan eski saatlerin can bulduğu bir mekan.
Birçok kişi için saat tamirciliği, günümüzde eski bir meslek olarak algılansa da aslında bu, büyük bir ustalık ve sabır gerektiren bir sanattır. Dükkan sahibi Ahmet Yıldız, 30 yıllık kariyeri boyunca unutulmaya yüz tutmuş birçok saat modelini tekrar işlevsel hale getirerek, bu sanatın yaşamaya devam etmesi için çaba sarf ediyor. Pek çok kişi için zaman, sadece bir mekanik parça olmanın ötesinde, anların, anıların ve geçmişin sembolü. Ahmet Usta, dükkanında her saatle yalnızca bir tamir işlemi yapmıyor; her bir saatle birlikte bir hikaye yeniden doğuyor.
Ahmet Yıldız, saat tamirciliği mesleğine genç yaşta, babasının yanına çırak olarak başlamış. Zamanla bu mesleğin inceliklerini öğrenmiş ve kendisine özgü bir tarz geliştirmiş. Kendi deyimiyle, "Her bir saatin ruhu var," diyor ve her tamir işleminde bu ruhla iletişime geçerek saati yeniden hayat bulmasını sağlıyor. Dükkanına gelenler sadece tamir için değil, eski saatlerinin hatıralarını da anlatmak için uğruyor. Bu nedenle Ahmet Usta, tamirat sürecinin yanı sıra bu anıların korunmasına da önem veriyor.
Günümüz toplumunda, teknolojiye olan bağımlılığımız artık gözle görülür hale geldi; akıllı telefonlar, dijital saatler ve diğer cihazlar, geleneksel saatleri zarif ve tarihi birer obje haline getirdi. Bununla birlikte, Ahmet Yıldız gibi ustalar, bu değişime nasıl ayak uyduracaklarını sorguluyor. Dükkanında, dijitalleşmenin etkilerinin hissedildiğini, genç neslin geleneksel saatlere ilgisinin azaldığını belirtiyor. Ancak, hala tarihi saatleri seven, onları korumak isteyen ve bu eserlerin değerini bilen bir kitle bulunduğu için Ahmet Usta, mesleğine duyduğu tutkuyu kaybetmiyor.
Ahmet Usta’nın dükkanı, sadece bir tamir atölyesi değil; aynı zamanda eski zamanların canlı bir müzesi gibi. İçerisi, farklı dönemlere ait saatlerle dolu. Her köşede farklı bir hikaye, farklı bir zaman dilimi bulunuyor. Usta, her saat için ayrı bir bakım ve onarım süreci uyguluyor. Eski saatlerin çoğu, zamanla oluşan aşınmalar, parça kayıpları ya da mekanizmalardaki çözülmeler nedeniyle işlevselliğini kaybeder. Ahmet Yıldız, bireysel bir yaklaşım benimseyerek, her saati titizlikle inceliyor, ortaya çıkardığı sorunları çözmek için gereken malzemeleri özenle seçiyor.
Böyle özel bir iş yapmanın yanı sıra, Ahmet Usta aynı zamanda genç nesle de bu sanatı öğretmek için çeşitli atölyeler düzenliyor. Dükkanını sadece bir iş yeri olarak değil, aynı zamanda bir öğrenme ve deneyimleme alanı olarak da kullanıyor. Geleneksel saat yapım tekniklerini genç nesillere aktarmak, zanaatın devamlılığını sağlamak açısından son derece önemli. Ahmet Usta, “Her genç, bu eski el sanatlarını öğrenmek için bir fırsat bulmalı. Çünkü tarihimizi yaşatmanın en güzel yolu, onu uygulamak,” diyor.
Ahmet Usta’nın hikayesi ve dükkanı, geçmişle gelecek arasında köprü kuruyor. Zamanın tanıklığı olan bu eski saatler, sadece birer mekanizma değil, aynı zamanda hayatın anlamını ve sürekliliğini simgeliyor. Ahmet Yıldız, bu minik dükkanında, klasik saat tamirciliği sanatını yaşatırken, aynı zamanda geçmişle bugün arasında önemli bir bağ kurmak için çabalıyor. Eski saatler, zaman içinde kaybolmuş anıların yeniden canlandığı, yaşamın sürekliliğinin vurgulandığı önemli birer araç olmaya devam ediyor.
Yıldız, her geçen gün, bu mesleği yaşatmanın ne denli zor olduğunu dile getiriyor ve gençlerin bu alana ilgi göstermesi gerektiğini vurguluyor. Bir saat ustası olmak, sahip olunması gereken geniş bir bilgi birikimi ve sabır gerektiriyor. Ancak, Ahmet Usta, kendisine gelen her saatle birlikte yeniden bir hayat bulmanın keyfini yaşıyor. Zamanın bir sembolü olan eski saatleri restore etmek, hem zanaat olarak hem de ruhsal bir tatmin olarak hayatına yönveren bir tutku olarak kalmaya devam edecek.